En Güzel Gül’ün Hikayesi
EVLİLİK ve İLETİŞİM | Neslihan Beyhan | 30 Kasım, 2010 | 16.497 kere okunduYıllar sonra köyüne dönen delikanlı sevdiği kızın nasıl biriyle evlendiğini öğrenmeye çalışınca anlamlı bir hikaye çıkar ortaya.
Anadolu’nun bir köyünde yaÅŸayan Aygül adında dünyalar güzeli bir kız vardı. Köyün bütün kızları ona benzemek için ayna karşısında saatlerce süslenir; onun güzelliÄŸini tatlı bir heyecanla ve bir o kadar da kıskançlıkla anlatıp dururlardı birbirlerine. Talipleri oldukça fazla olsa da genç kız, güzel bakışlarını hayalinde büyüttüğü delikanlı için saklıyordu.
Günler su gibi akıp gitmiÅŸ ve köyün bütün kızları yuvasını kurmuÅŸtu. Genç kızlar sıcacık yuvalarında eÅŸ ve anne olmanın mutluluÄŸunu yaşıyorlardı. Bu arada köyün en yakışıklı ve sevilen delikanlısı Murat da askerliÄŸini yapıp dönmüştü yurduna. O da vurgundu Aygül’e. Ama kız hayalindeki aÅŸkı uÄŸruna bu delikanlıyı da reddetti. Murat aÅŸkına sadakat adına uzun yıllar bekledi sevdiÄŸi kızı. Zamanla aÅŸkının karşılıksız çıkmasına kederlenip uzak diyarlara yol aldı.
GittiÄŸi yerde kendine yeni bir hayat kurdu, yuvasında mutluydu. Yıllar sonra yolu bir zamanlar yaÅŸadığı o güzel ve küçük köye düştü. Bir zamanlar yakın komÅŸusu olan yaÅŸlı adamla hasbihal ederken çekinerek de olsa dünyalar güzeli Aygül’ü sordu. YaÅŸlı adam caminin hemen yanında, arkasında gül bahçesi olan evi gösterip “Evlendi Aygül, bu evde yaşıyor” dedi.
Bakmayı bildikten sonra her gül kendi içinde en güzel gül olma vasfı taşıyor.
Murat bir zamanlar kendisi de dahil herkesi reddetmiÅŸ olan genç kızın kocasını merak etmiÅŸti. YaÅŸlı adam, Aygül’ün kendisinden oldukça yaÅŸlı, karısı ölmüş. fukara bir adamla evlendiÄŸini ve kocası öldüğü için Aygül’ün ÅŸimdi dul kaldığını bir çırpıda anlatıverdi. Murat içindeki merak ve biraz da kırılmışlık hissiyle kadının yanına gitmeye karar verdi. Aygül o yaÅŸlı adamda ne bulmuÅŸtu da evlenmiÅŸti? Gül bahçeli evin kapısını çaldı korku ve tereddüt içinde! Kapı açılınca karsısına çıkan orta yaslı kadını hemen tanıdı. Kendisini tanıtmayı da unutmadı. Kadın derin derin baktı adamın yüzüne. Merakını yenemeyen Murat neden böyle bir adamla evlendiÄŸini sordu. Kadın ona ancak arkasındaki gül bahçesinin en güzel gülünü kendisine getirirse cevap verebileceÄŸini söyledi. Yalnız, bahçede ilerlerken bir daha geriye dönmemesini ÅŸart koÅŸtu.
Murat merakının giderileceÄŸi heyecanıyla bahçeye çoktan yönelmiÅŸti bile. Birden çok güzel sarı bir gül gördü.Tam onu koparıp almak üzereyken az ileride kocaman pembe bir gül gözüne çarptı. Pembe güle yaklaÅŸtı fakat onu koparacakken az ötede ondan da güzel kırmızı bir gül goncası gördü. Daha güzeli, daha güzeli derken bir de baktı ki bahçenin sonuna gelmiÅŸti. Geriye dönemeyeceÄŸinden çaresizce önündeki gülü kopardı. Kadın, Murat’ın elinde solmuÅŸ. Cılız bir gülle kendisine doÄŸru yürüdüğünü görünce hiç ÅŸaşırmadı Yüzünde buruk bir tebessüm belirdi. “Bak gördün mü?” diyerek kırık dökük hayallerinin hepsini sözlerine taşıdı.
“Her zaman daha iyisini bulmak isterken ömür bitiyor. Sonunda en kötüsüne razı oluyorsun. iyi günlerde iyi güllerin arasındayken kendine sıradan bir gül seçmelisin ki onu elinde büyütüp en güzel gülün eyleyesin.
En güzel gül’ü bekleyenlerimizin sayısı artıyor mu?
Eskiden bir genç kızın evlenme yaşı gecikmişse ve kızımızın fiziksel bir özrü de yoksa, evlenememesi genç kızın veya ailesinin damat adayı seçememesinden kaynaklanırmış. Genç kız armuda saplı üzüme çöplü der, sonunda ya hiç arzu edilmeyecek bir talibe varırmış ya da evde kalırmış.
Günümüzde ise bu tabloya daha baÅŸka bir sürü sorun eklenmiÅŸ durumda. Artık “post modern” çaÄŸdayız yani modernizmi bile geride bıraktık. Toplumumuz bir hayli deÄŸiÅŸti. Kızlarımız okullarda ve çalışma alanlarında yerlerini çoktan aldılar bile. Kimimiz kızıyor bu duruma. ” Åžu kadınlar iÅŸ hayatına girdi gireli erkekler iÅŸ bulamaz, yuva kuramaz oldu” diyoruz. Kadınlar ise erkeklerden yana dert yanıyor. ”
Dünyanın bin bir türlü hali, beklentileri artırıyor
Dünyanın bin bir türlü hali var, ne olur ne olmaz, bu zamanda eloÄŸluna güven olmaz” deyip çocuÄŸunun maddi güvence altına girmeden evlenmesini aklından bile geçirmiyor aileler. Tabi bu esnada seneler birbirini kovalıyor. Bir bakıyorsunuz okumuÅŸ kızımız-oÄŸlumuz yirmili yaÅŸları çoktan geçmiÅŸ bile! Biraz iÅŸ tecrübesi ve güvencesi olmadan da olmaz. Hele erkekler için bir de askerlik derken yaÅŸ kemale ermeye baÅŸlıyor. Sosyal yaÅŸantımızın deÄŸiÅŸmesi sonucu ancak otuzlu yaÅŸlara doÄŸru evlenme imkanı bulabilen gençlerimiz bir de “en güzel gül”ü bulmaya da niyetlenince durum iyice zorlaşıyor.
Erkekler daha seçici oluyor
İşin üzücü yanı uzmanların da hatırlattığı gibi bu yaşlarda hem kadınlar hem de erkekler daha seçici oluyor ve kolay beğenemiyor. Artık belirli bir kariyer sahibi kızımızın ve oğlumuzun kendilerine ait yaşam koşulları, bireysel dünyaları şekillenmiş durumda. Tabi böyle bir yaşantıya ikinci bir kişiyi ilave edebilmek erken yaşlara göre daha zor hale geliyor.
Gençlerimizin, çoÄŸu kez “en güzel gül”ü aramak için fazla alternatifleri bile olmayabiliyor. En cazip gül artık maddi geliriyle doÄŸru orantılı. Kariyer sahibi, okumuÅŸ bir beyefendi evlenmek, istediÄŸi hanımın kendisi gibi okumuÅŸ, kültürlü olmasını beklemekle birlikte daha önceden verilmiÅŸ geleneksel rollerin de hanımında “eksiksiz” olarak bulunmasını istiyor.
Delikanlı hem kendi anlayışına uyacak hem de ailesinin beklentilerini karşılayabilecek “en uygun gül”ü bulma yolunda hayli zaman kaybedebiliyor. Ahmet Turan Alkan’ın da bir yazısında bahsettiÄŸi gibi fotoÄŸrafçı vitrinlerine baktığınızda alnı ve sakakları açılmış, otuzlu yıllara merdiven dayadığı anlaşılan damat fotoÄŸraflarının daha çok bulunması bu yüzden olsa gerek.
Evde kalmak nadir bir olay değil artık
Kız tarafında durum erkekten çok da geri kalır deÄŸil. Annemiz kızı okurken deÄŸil kocaya vermek, talibinin çıkmasına bile bozuluyor. Annenin kafasında kurduÄŸu evlenme yaşı kaçsa kızcağız o yaşı beklemek zorunda! Gençlerimiz ise her ne kadar yüksek tahsil görmüş olsalar da ebeveynlerinin “eksiksiz evlenme” kapsamına giren ekonomik ÅŸartlarını kanun gibi görebiliyor.
Geçmişte en güzel gülü bulma hayaliyle uzun süre baba ocağında bekleyen ve sonunda solmuş bir güle razı olan Aygül misali genç hanımlar efsaneleşecek kadar nadirdi. Oysa şimdilerde toplumumuzun geçirdiği büyük evrim neticesinde bu tür hikayeler hayatın getirdiği bir realite haline geldi.
Gençlerimiz güllerini bulma çağına varabildiklerinde ilerlemiÅŸ yaşın verdiÄŸi titizlikle daha da en güzel gülü arıyor ve maalesef netice Aygül’ü hatırlatıyor. O yüzden en güzel gülün izini sürmektense çok geç kalmadan kendi gülünü seçip yuva kurmak daha isabetli.
Ne de olsa bakmayı bildikten sonra her gül kendi içinde en güzel gül olma vasfı taşıyor, değil mi?
Neslihan BEYHAN’ın bu yazısı Şubat 2006 tarihli SEMERKAND AİLE DERGİSİ’nin 6. sayısında yayınlanmıştır.
aslında size katılmamak mümkün değil..
fakat hayatınızın geri kalanını yaşayacağınız birini seçmek de çok kolay değil..
zira eskisi gibi orta yolda olanlar pek yok..
ya sahip olduğunuz standartın altında yaşar..
ya da..
“dindar” olur hatta statü iyi olur..
fakat çıkıp pozisyonu gereği(!) örtünüzün sıkıntı oluşturabileceğini ima eder..
ben hep böyle insanlarla karşılaştım..
hal böyle olunca da furkan suresindeki ayeti kerimeye sarılıp bu mevzuuyu büyüklere havale ettim ..
şimdi rahatım elhamdülillah :)
Bu tarz yazıların devamını bekiyoruz.