Gözlerim Kaçıncı Defa Takılıyor Saate
YAZI DEFTERİ | Emin Topkaraoğlu | 06 Eylül, 2010 | 5.845 kere okundu
Gözlerim kaçıncı defa takılıyor saate, gecenin karanlığında… Akrep ve yelkovan vuslata erercesine kaç kere kucaklaştı ve sevgiliden uzak geçen dakikaları kaçıncı defa tekrar tekrar sayar oldu..?
Tek kanatlı bir kuş misali… Evet, ben bir kuşum ve bazen bir kartal gibi yırtmak istiyorum gökyüzünü, bazen bir serçe ürkekliğinde dolanmak ve martılar gibi çığlık çığlığa haykırmak istiyorum, dansederken rüzgarla…
Evet, ben bir kuşum, tek kanadı kırık bir kuş…
Bu yüzden uzadıkça uzuyor zaman, ben yürürken adım adım…
Bu yüzden dudaklarım suskun, divit kağıda özlem ve soğuk…
Bu yüzden varlık zerre zerre parçalı ve her parça soru işaretlerinin kancalarında asılı idamlık mahkumlar!
Ruhumda çizdiğim eşsiz manzarada raks ederken her demde, bomboş bırakmışım hayal tuvalini; sıyrılıp maskelerden, göremediğim için gerçek yüzleri, sadece bakakalmışım…
Yıllanmış salkım salkım duygudan, gözyaşları süzmüşüm kendime; sarhoşum!
Söyledikçe tüketirim içimdekileri derken, kalemim kapalı kapılara anahtar olmuş, kapıların ardındaki yükler altında tükendim sanmışım.
Şimdi saat beşi tam beş dakika geçiyor, yine kucak kucağa akrep ve yelkovan, ılık ılık gün doğuyor binalar arasından
Ve şimdi yeni bir gün doğuyor içimde, sessiz enkazlar ardından…
Kimsesiz bir oda..
Öyle bir oda ki hiç ses yok, üç gönül var. SessizliÄŸi bozup ‘Size bir ÅŸey okumak istiyorum’ diyorum, iki dostum da kabul ediyor.. BaÅŸlıyorum okumaya, daha doÄŸrusu ‘anlatmaya’..
Emin’den dinliyoruz ‘zaman’ın rengini, gözlerimiz görme yetisini gönlümüze bırakıyor bir süreliÄŸine.. BaÅŸlıyoruz Allah’ın adıyla ve “Gözlerim kaçıncı defa takılıyor saate, gecenin karanlığında…” diyor Emin, sonra ekliyor; “Akrep ve yelkovan vuslata erercesine kaç kere kucaklaÅŸtı ve sevgiliden uzak geçen dakikaları kaçıncı defa tekrar tekrar sayar oldu..?”
Sahi, ne kadar vakit kaybettik ÅŸu hayatta sevgiliden uzak? Ve ne kadar özlem kazandık yokluÄŸunda? Kelimeler yetmeyince anlatmaya ve onunlayken su gibi akıp geçen zaman onsuz kaldığımızda buz tutunca kim ısıttı gönlümüzü? Hani yoktu, nasıl ‘var’ olup çözdü tüm saklı kalmış soÄŸukluÄŸumuzu..? Ve gerçek yüzleri göremediÄŸimiz için bomboÅŸ bıraktığımız hayal tuvalini yalnızca sevgilinin yüzü nasıl aydınlattı böyle ışıl ışıl..?
Şimdi saat yokluğu varlık geçiyor, yine kucak kucağa ayrılık ve vuslat, ılık ılık gün doğuyor gönlümüze sessiz enkazlar ardından..
Söylenecek söz yok; gönlüne sağlık..
Ve şimdi yeni bir gün doğuyor içimde, sessiz enkazlar ardından….
yeni gün yeni umutlar ile dogsun ömrümüze inşALLAH ..
yazılarınız çok güzel.
“Yıllanmış salkım salkım duygudan, gözyaÅŸları süzmüşüm kendime; sarhoÅŸum!” bu cümleyi çok beÄŸendim. Yazınız da güzel tabiiki. TeÅŸekürler.