Kardeşlik Paylaşmaktır

KIZIM BÜYÜYOR | | 20 Temmuz, 2015 | 3.231 kere okundu

kardeşlik-paykasmaktir

Kış bu sene gitmeye pek de kararlı değildi.  Geçen sene yaşanan kuraklığı unutturmak için adeta yarışa girmişti. Dışarısı uzun bir süredir  beyaz gelinliğini çıkarmak istemeyen bir gelini andırıyordu.  Bir kar yağışı bitmeden öbürü başlıyordu. Çocuklar karda açan kardelenler gibi dağılmışlardı dört bir tarafa. Okul zamanı dışarıya çıkamamanın acısını çıkarıyorlardı adeta.

Ve nihayet yarıyıl tatili başlamıştı. Ayşe Hanım, anne ve babasıyla kutsal topraklara gidecekti. Gidecekti gitmesine ama Serra, babası ve kardeşi Müberra ile evde kalacaktı. Daha önce hiç tatmadıkları bir duyguyu yaşayacaklardı. Annesizliği…Tamam katılıyorum 15 gün az bir süre ama sonuçta ailenin yarısı eksik kalacaktı.

Karar çoktan verilmişti artık zaman başını almış günler hızlıca sıralanmaya başlamıştı. Beklenen gün merhaba demişti. Annenin ayrılma vakti kapıyı çalmıştı. Ama ana yüreği işte Ayşe Hanım:

-Kızım Serra sana güveniyorum. Ben yokken, lütfen babanı üzme. Kardeşinle iyi geçin emi, onu biraz anlamaya çalış. Sen, bir şekilde kendini avutursun ama o,  bunu anlayamayacak kadar küçük. Nolur biraz dişini sık diye tembihledi.

Serra:

Aman anne, bu kaçıncı söylemen. Tamam dedik ya, dikkatli olmaya çalışacağım diye geçiştirecekti ki…

Baba:

-Kızım, annen de şahit olsun. Bu konuda benim en büyük yardımcım ve destekçim sensin. Tamam mı canım, dedi.

-Serra, tamam demişti ama…İşin amasını göreceklerdi.

Vedalaşma merasimi bitmiş. Kendisi küçük, yüreği kocaman Müberra:

-Anneciğim, sen hiç merak etme. Ben ve ablam babamı hiç üzmeyeceğiz. Ben de boş yere ağlamam deyip annesine sarıldı. Sarılmasıyla birlikte yüreğine su serpilen Ayşe Hanım gözlerinden akan yaşları Yalova’da bırakıp gidecekleri servise eşiyle birlikte bindi. Çocukları babaannelerine emanet edip Yalova’dan ayrıldılar.

Yol boyunca ağızlarını bıçak açmamıştı ama eşi :

-Merak etme, inşallah her zamankinden sabırlı olmaya çalışacağım. Sen de umrede bol bol dua edersin deyip elini tuttu.  Bir saatlik bir yolculuktan sonra eşini uğurlayan Murat Bey dalgın dalgın denizi seyrediyordu dönüş yolunda. Tabii bir taraftan da 15 gün boyunca annesiz geçecek olan günlerin artılarını ve eksilerini tartıyordu beyninin derinliklerinde.

Derken Murat Bey, çocuklarını bıraktığı yerden alıp eve geçti. Bir tarafına Serra’yı diğer tarafına da Müberra’yı oturttu. Futbol müsabakasına çıkacak bir teknik direktör edasıyla şunları söyledi:

- Kızlarım, evet süreç başladı!15 günlüğüne anneniz yok ama inşallah birlikte bu işin üstesinden geleceğiz.  Bu zaman zarfında Serracım benim en büyük destekçim sen olacaksın, dedi. Ama kafasındaki soru işaretinin çığlıklarını da engelleyemedi. Sana gelince Müberra;sen de ağlamayacaksın diyecekti ki…Bu sözün pek de tesirli olmayacağını düşündü. Sen de yaptığın her bir iyi davranış için gülen yüz alacaksın dedi. Tabii iyi davranışın ne demek olduğunu tam açıklayacaktı ki…Müberra, kendinden emin bir şekilde.

-Yani ağlamazsam gülen yüz alacağım, demi babacığım, deyiverdi.

Murat Bey, her ikisini de öperek.

-Hadi, göreyim sizi benim anneciklerim,  dedi.

Günler, Murat Bey için yorgun savaşçı misali geçiyordu. Her yeni gün , enerjisini biraz daha tüketiyordu. Ve beklenen olmuştu. Bir gün nur topu gibi  bir sorun Serra tarafından bırakılmıştı babasının kucağına. İçeriden bağrışma ve ağlama seslerini duyan Murat Bey, hışımla içeri daldı.

Serra, bir tarafta ses ayarı bozulmuş bir cihaz gibi bağırıyor, kardeşi Müberra da bir o kadar yüksek perdeden ağlıyordu. Hemen ikisine de bağırmayan başlayan Murat Bey:

-Daha bismillah. Dakka bir gol bir. Kızım ne aceleniz vardı sizin, dedi.

Serra:

-Müberra, benden izinsiz özel eşyalarımı sakladığım kutuyu almış ve üzerindeki kurdeleyi koparmış, dedi.

Müberra, lafın bitmesini beklemeden,

-Ne olmuş yani sadece bakacaktım, diyerek lafı yapıştırdı.

Birbirlerini dinlemediklerini gören Murat Bey, elleriyle kulaklarını tıkadı. Sessiz bir şekilde odadan ayrılan baba çocukları kendi haline bıraktı. 15 dakikalık bir bekleyişten sonra kapılarını çaldı.

-Tık, tık komşu komşu hu, hu. Misafir kabul ediyor musunuz?

İki çocuk da mahcup bir şekilde :

-Evet babacığım. Biz seni dinlemedik. Sonra Serra lafa daldı:

-Senin deyiminle problemin değil çözümün bir parçası olduk, babacığım.

Murat Bey:

-Aferin kızım bu sözü neden çok sık tekrar ettiğimi şimdi anlamışsındır, herhalde.

Müberra durur mu:

-Baba, problem ne demek?

Murat, kısa bir duraksamadan sonra:

Mübiş, problem…Hani sen su içmek isteyince ne yapıyorsun?

-Baba seninki de soru mu yani senden yardım istiyorum. İşte yapamayacağın bir iş senin için problem, tamam mı ?

-Hıııııııı.

-Neyse anneciklerim lafı çok uzattık, size bir sorum olacak. Serracım müsaade edersen önce Müberra ile başlayalım. Sana göre kardeş ne demek? Yani sana birisi kaç kardeşsiniz diye sorunca iki kardeşiz, bir ablam var diyorsun ya. İşte kardeş ne demek?

Tabii bu soru karşısında şaşıran Müberra, sessiz kaldı. Çünkü 5 yaşındaki bir çocuğun bu soruya cevap vermesi zordu.

Sıra,  Serra’ya gelmişti. Evet Serra, sen söyle bakalım. Kardeş ne demek?

Serra:

Sevgi , yani hayatı paylaşmak demek deyince babası,

Emin misin? dedi.

Biraz duraksadıktan sonra, Serra:

- Tamam babacığım, ben bazen yanlış davranışlarda bulunuyorum ama Müberra da yanlışlar yapıyor.

Babası:

-Kızım ben ikinizi yargılayan bir hakim değilim. İkiniz arasında 6 yaş var. Her şeyden önemlisi lütfen çözümün bir parçası olmaya çalışalım. Biraz bekler misiniz? Size bir şey izletmek istiyorum diyerek hızlıca salondaki bilgisayarı aldı. Daha önce kardeşlikle ilgili internetten izlediği videoyu buldu.  Hazır mısınız?

Kızlar:

-Babacığım yine ne oldu Allah aşkına?

Baba:

Hayat kısa bir yolculuktur. Bu yolculuk esnasında atacağımız adımlar çok önemli. Ben de size bu hayat yolculuğunda yardımcı olmak istiyorum. Daha doğrusu hayatınıza küçük dokunuşlar yapmak istiyorum. Yani problem olarak gördüğümüz çoğu şeyin bir fırsat olduğunu göstermek istiyorum. Lafı fazla uzatmadan bilgisayarda izlettirmek istediği videoyu açtı.

Kahramanlarımız Türkiye dışında yaşamakta olan bir abi ve kardeşi. Kırmızı ışıkta duran arabalardan bir şeyler istiyorlar. Herkes,  açık olan araba camını kapatıp onları tersliyor. Neyse en sonunda meyve suyu uzatan merhametli birisi onları sevindiriyor ama ortada ufak bir problem var. Onlar iki kişiler ve bir tane meyve suyu var.

İki kardeş meyve suyunu alıp tenha bir yere oturuyor. Ve başlıyorlar sırayla meyve suyunu yudumlamaya. Bir küçüğü bir büyüğü derken…Abi olanı hep sırtını dönüp yudumlar gibi yapıp aslında içmiyor. Tabi sırtı dönük olduğu için kardeşi bunu hiç fark etmiyor. Bittiğinde de kardeşlik paylaşmaktır diye bir yazı çıkıyor.

Evet anneciklerim, demek ki kardeşlik neymiş.

İki kardeş de hep bir ağızdan.

-“Kardeşlik , paylaşmaktır. ”deyince Murat Bey her ikisini de yanaklarından öpüp Müberra’ya:

Şimdi anladık değil mi problemin ne olduğunu, dedi.

Paylaşmak Güzeldir

Yorum Yapın