Sarfederken İsraf mı Ediyoruz?
HAYAT AKADEMİSİ | Okan Şen | 07 Mart, 2011 | 5.556 kere okunduSarf ve israf birbirine komşu olan iki kavramdır. İnsan ya sarf edecektir, hayır sahibi olacaktır, ya da israf edecektir ziyana düşecektir. Yalnız diğer başka kavramlardan farklı olarak aralarındaki sınır düz değil girintili çıkıntılıdır. İki kavramın birbirinin içerisine geçmiş bölgeleri çoğunluktadır. Böyle bir durumda finansal alemde seyrederken sarf bölgesine girip sadece orada kalabilmek zor bir meseledir. Kişi doğru yere sarfetmek isterken bir anda yanıldığını anlayabilir, ya da gereksiz bir harcama onun gözüne lüzumlu görünebilir. Her ne kadar zor da olsa doğru tercihleri yakalamak bizim için bir zorunluluktur.
Abdest alırken suyu israf etmemek bir displindir. İsrafa karşı pozisyon almaktır. İsraf konusunda tarafını belli etmektir. İsraf etmemeye niyet koymaktır. Fakat yeri gelince sarf edememek cimriliktir. O da bir şeyin israfıdır, cömertlikten kazanacağımız hayrın israfıdır. Hayrı elinin tersi ile itmektir. İkisinin arasındaki ince çizgide yürüyebilmek ise dosdoğru olabilmenin sarf-israf, cömertlik-cimrilik eksenlerindeki izdüşümüdür.
Ne gereken harcamayı yapmaktan geri durmalı, ne de lüzumsuz harcama yapmalı. Ne boş yere harcamama gayreti cimriliğe dönüşmeli, ne de cimri olmayayım diye har vurup harman savurmalı. Ne masum görünen sebeplerle savurganlık rüzgarına kapılmalı, ne de tamahlıklara sebepler uydurmalı.
Bir sana bir bana
Kimi insan lugatında alışveriş yok gibi davranır. Alış-alış prensibini benimsemiştir o. Maddi, manevi, kültürel her konuda, “Ben herkesten faydalanayım, kimseye bir şey harcamayayım” tavrında bir yaşam sürmek cimriliğin ta kendisidir. Başka insanların faydasına sunduğunuz mutlaka birşeyleriniz olmalı. Bu bir sadaka, burs olabileceği gibi, hoşgörü, yardım, bir konuyu izah birine izah etmek de olabilir. Bazen sarfettiğiniz şey, gülümsemek için gösterdiğiniz çabanız da olabilir. Ama mutlaka birşeyler olmalı. Tüm elinizdekileri insanlara vakfiye olarak açsanız yine de fakirleşmezsiniz. Merak etmeyiniz.
Evde musluk bozulduğu zaman musluğu tamir etmek üzere, ustasını çağırıp ücret karşılığında yaptırmak kesinlikle israf değildir. “Ben kendi evimi kendim tamir ederim” deyip, parasız meseleleri halletmesiyle övünmek ise dar düşünce ürünüdür. Vermeyen alamaz da. Bu sadece hayır, hasenat açısından böyle değildir. Ekonomik açıdan da böyledir. Ekonomi alış-veriş yapan insanlar sayesinde canlanır. Ticari faaliyetler artar. Makroekonomik göstergeler düzelir. Yeni sanayi tesisleri oluşur. Oralarda bir çok insan çalışır ve birçoğu dışardan hizmet verir. Şair ne demiş;
Olma nalıncı keseri gibi hep bana hep bana
Ol testere gibi bir sana bir bana
Bir alışveriş icraatında bulunan kişi suya bir taş atmıştır. O taşın dalgası artık onun tahmin dahi edemeyeceği sayıda kişiye ulaşacaktır. Bir galerici, bir dekoratöre güzel bir tasarım için para verirse, dekoratör de işi büyütür ve muhasebecisine daha fazla para öder, muhasebeci de belki gider o galeriden bir araba alır. Arabayı oraya getiren nakliyeciyi, muhasebecinin çalıştırdığı personeli, dekoratörün tasarımda kullandığı bilgisayar kullanan grafikeri de sayarsak halka bir adım daha genişlemiştir. Araç fabrikasında çalışan işçiler, nakliyecinin şoförünün yemek yediği tesiste çalışan garson ve muhasebecinin kullandığı kağıdın hammaddesinin üretiminde çalışan işçi bile son halkada değillerdir.
Ayağını yorganına göre uzatmak
Parası olan için lüx arabaya binmek, güzel bir evde oturmak, güzel giyinmek israf değildir. Cadde ve sokaklarımızın, evlerimizin aydınlık olması, elektronik eşya kullanmamız, misafirimizi üst düzeyde ağırlamaya çalışmamız, çocuklarımızın eğitimine para harcamamız, sağlık kontrollerine ödeme ayırmamız israfın yakınından, yöresinden geçen şeyler bile değildir. Güzel bir halı almanın yün israfıyla uzaktan yakından ilgisi olmadığı gibi, bir dergiye abone olmamızın veya bir kitap almamızın da kağıt israfıyla bağlantısı yoktur. O desteklediğimiz dergiden birileri birkaç harf öğrense, oraya sarfettiğimiz belki bizim diğer harcadıklarımızın yanında katma değeri en yüksek, bizi en çok sevindirecek harcamalarımız olacaktır.
İsraf nedir?
“O zaman israf nedir?” derseniz, lüzumsuz yere yazıcıdan çıktı almaktır. Tamamen aynı özellik ve kalitede ürünler arasından pahalısını almaktır. Birçok aç insan varken, evinde artan ekmeği, onlara ulaştırmaya çabalamayıp çöpe atmaktır. İsraf, geçim derdin varken içki, sigara kullanmaktır. Kahve köşelerinde iskambil oynayıp vakit tüketmektir. Gençliğini, gücünü, kuvvetini herşeyini iyi yolda harcamamak israftır. Nimetleri, nimeti verenin yolunda kullanmamaktır. Gereğinden fazla uyuyup, gereğinden fazla yemektir. Lüzumsuz yere konuşmaktır. Tefekkür yapılabilecek kıymetli zamanlarda “Vakit geçirme” fiili işlemektir.
Ameller niyetlere göre değer kazanır
Harcamanın hangi kategoride olduğu, harcayanın kalbinin durumu ile yakından bağlantılıdır. Kalpte güzel bir niyet olmaksızın komşu semte gidilse israf olur da, niyetini insan düzeltip de dünyayı dolaşsa her adımı her kilometresi kendisi için bir kazançtır. Bir mekanda cereyan eden güzel şeyler sayesinde tesisattan geçen gaz da, su da, elektrik de, harcamaları yapan için ibadettir de, o mekanda cereyan eden lüzumsuz işler olsa, niyetler kötü olsa, gazın ve suyun her metreküpü, elektriğin her kilovatı israfa dönüşüverir. Kalpteki tercih neyse, sarf etme veya israfa düşme arasındaki durum odur.
Duruma göre gösterişten uzak ve halis niyet olmalı
Daha önemli olanı bırakıp, az önemliye sarfiyatta bulunmak da israfın bir çeşidir. Çocuklarının eğitimi için para harcamayıp, kayak takımı, yat, kat alıyorsan müsrifsin demektir. Halbuki geliri yüksek olan başka bir kişi için bunlar masum harcamalar olabilirdi. Tercihlerimizi durumumuza bakarak, gösterişten uzak, halis niyetle, doğru olarak yaptktan sonra harcamalarımızı cesurca yapmalıyız.
Düsturumuz bu değil miydi? Hiç ölmeyecekmiş gibi tutumlu olup israftan kaçınalım, ama yarın ölecekmiş gibi de sarf edip dağıtalım. Öldükten sonra ne o israf ettiklerimizin bize bir faydası var, ne de hayatta iken sarfetmediklerimizin. Şüphesiz ayağımızı yorganımıza göre uzatmalıyız ama kocaman yorganın altında da büzüşüp yatmamalıyız.
Tutumlu olmaya çalışarak biraz daha zenginleşmeye çalışan insanlara ise başka bir yanılgı içindeler. İnsanlar az para harcayarak değil, çok para kazanarak zengin olabilirler. Çok para kazanmak da elimizde olan bir şey değildir. Bize düşen ise “parayı istediğine verecek” olanın rızası için tembellik yapmamak ve çok çalışmak. Çünkü bir düşünürün söylediği gibi;
Tembellik, dünyada en büyük şeyin israfıdır. Hayatın.(J.Faylor)