Tövben Tövbeye Muhtaç!
MANEVİ GELİŞİM | Eyyüp Beyhan | 29 Mart, 2011 | 4.710 kere okundu
Manevi hayatımızla ilgili bir çok faaliyeti nedense hep geçiştiriyoruz. Kabuğa takılıp kalıyoruz çoğu kez.
Yaptıklarımızın niteliğine değil, niceliğine bakıyoruz sadece.
Olsun bitsin, yük kalksın, düşüncesi hakim malesef. Ruhumuzu arındıran, bize dirlik kazandıran tövbemiz de bu tavrımızın esiri.
Evet, hepimiz arınmak istiyoruz. Fakat bu şekilde günahlardan arınmak mümkün değil.
Peki ya nasıl olmalı tövbe?. Cevabı ilmin kapısı Hz. Ali’den (k.v) dinleyelim. O büyük insan tövbenin nasıl olması gerektiği hususunda şunları aktarıyor:
Bir gün bedevilerden biri Hz. Peygamber’in (s.a.v) mescidine girdi. “Estağfirullah ve etûbu ileyk (Allah’ım, beni bağışlamanı diliyor ve Sana tövbe ve istiğfar ediyorum) dedi akabinde namaza durdu. Bunu gören ve duyan Hz. Ali (k.v), adam namazını bitirince ona:
- Geçiştiriliveren tövbe, yalancıların tövbesidir, senin tövben, tövbeye muhtaçtır, dedi. Bunun üzerine o adam:
- Ey müminlerin emiri, o halde tövbe nedir? diye sorunca Hz. Ali (k.v), şu açıklamada bulundu:
Tövbe, şu altı şeyle mümkün olur:
1- Geçmişte işlenmiş olan günahlardan pişman olmak ve yerine getirilmemiş farzları iade (kaza) etmek,
2- Başkalarına haksızlık ve eziyet etmeyi bırakmak,
3- Husumet ve düşmanlığı terk etmek,
4- Günah ve kabahatler içerisinde büyüyen nefsi, Allah’a itaat içerisinde küçültüp ona hiçliğini kabul ettirmek,
5- İtaatsizlik ve günah işlemenin sözde tadını çıkaran nefse, itaat edip günahlardan uzak durmanın acılığını da tattırmak,
6- Gülüşlerinden her birine bedel olmak üzere, ağlamak.” (Fahreddin Razi, Tefsir-i Kebir, (Mefatihu’l Gayb) Şûra Suresi, 25. ayetin tefsiri; el-Âlûsî, Ruhu’l-Meânî, 25/36; Tefsîru Kadı Beyzavî, 3/515; Geniş Bilgi için bakınız; Diyanet Dergisi sayı:242)